Vitaminler ve Minareller

vitVitaminler vücutta yapılmaz ve dışardan alınması gerekir. Günlük vitamin gereksinimleri yaşa, cinsiyete ve gebeliğin var olup olmadığına göre değişmektedir.

Vitaminler vücutta yapılmaz ve dışardan alınması gerekir. Günlük vitamin gereksinimleri yaşa, cinsiyete ve gebeliğin var olup olmadığına göre değişmektedir.

Vitaminler vücutta yapılmaz ve dışardan alınması gerekir. Günlük vitamin gereksinimleri yaşa, cinsiyete ve gebeliğin var olup olmadığına göre değişmektedir.

Erken doğum, anne karnında beslenme bozukluğu, yetişkinlik, kronik hastalıklar, gebelik, sporcular ve yaşlılık durumlarında ihtiyaç duyulan vitamin miktarları artar ve optimal dozların kullanılması önerilir ve minimal dozun 2-10 kat daha fazlası olabilir.

Vitamin takviyelerinde çifte standartları terk etmek zorundayız. Değişik vitaminlerin eksikliği vücutta çok değişik hastalıkların ortaya çıkışında anahtar faktördür. Vitaminler olmadan hayat olmaz. Sinir sistemi ve psikolojik sistemler dahil, kalp ve dolaşım sistemleri de vitamin eksikliklerinde doğru çalışamazlar ve hastalıklar başlar.

Yağda ve suda eriyenler olmak üzere 2 cins vitamin vardır. A, D, E ve K vitaminleri yağda eriyenler olup, sindirim ve emilim bozukluklarında eksiklikleri görülür. Pişirmeye karşı daha dayanıklı olup, etkinliği de artmaktadır.

Yağda eriyen vitaminler

A vitamini, karaciğerde depolanır ve bitkilerde beta karoten halinde bulunur. Oluşumu sırasında böbreklerin rolü vardır. Zaten A vitamini böbreklerde bulunan tek vitamindir. Göz sağlığı için çok önemlidir. A vitamini eksikliği çok sık görülmemekle birlikte, eksikliğinde derinin pullanması, akne gibi cilt sorunları, iskelet gelişiminin duraklamasını içeren büyüme eksikliği, kornea ile ilgili sorunlar ve körlük görülebilir. Ayrıca A vitamini eksikliğinde bağışıklık sistemi ve vücut direnci azaldığından, kişiler daha kolay hastalanır.

D vitamini, kalsiyum ve fosforun emilimi ve özellikle çocuklarda büyüme için gerekli bir vitamin olarak bilinir. Güneş ışığı almayanlarda veya yaşlılıkta eksikliği görülür. Crohn ve ülseratif kolit hastalıklarında da eksiktir. Kas zayıflığına karşı vücudu korur. Kalp atışının düzenlenmesinde etkilidir. Tiroid fonksiyonları ve normal kan pıhtılaşması için gereklidir. Sindirim sisteminden kalsiyum emilimini artırır ve kemiklerde kalsiyum birikimine yardım eder. Hücre büyümesi, bağışıklık sistemi ve enerji metabolizması üzerine faydalıdır. Diyabeti önlemede rolü olduğu ileri sürülür. Eksikliğinde prostat ve meme kanseri, romatoid artrit ve MS (multipl skleroz) gibi otoimmün hastalıkların görülme riski artar. Aşırı vitamin D, osteoporozu önlemez hatta osteoporozun kötüleşmesine neden olabilir. Sarkoidoz, tuberküloz veya lenfoması olan hastaların ağız yolu ile D vitamini almaktan kaçınmaları gerekir.

E vitamini, sekiz farklı çeşidi vardır. En aktifi alfa-tokoferoldur ve yağda çözünen önemli bir antioksidandır. Işık ve özellikle UV ışınlara karşı dayanıksızdır. Kızartmalarda E vitamininin % 50-90'ı kayıp olur. Kalp damar hastalıkları, bazı kanser türleri ve bazı kronik hastalıkların riskini azaltır. Şeker hastalığında, sporcuları kuvvetlendirmede, erkek kısırlığını düzeltmede, prostat büyümesini kontrol altında tutmada, katarakt meydana gelmesini önlemede ve bazı deri hastalıklarını tedavi etmede kullanılmaktadır. Sinir sisteminin, kasların, hipofiz ve sürrenaller gibi endokrin bezlerin ve üreme organlarının fonksiyonları için öneme sahiptir. Ayrıca nükleik asit metabolizması, askorbik asit sentezi ve kükürtlü aminoasit metabolizmasında rol oynar. Bebeklerde pek çok amaçla kullanılmaktadır.

K Vitamini, ısıya oldukça dayanıklıdırlar ve suda çözünmezler. İnsanlar günlük K vitamini katkısına ihtiyaç duymazlar. Yetersizliğinde pıhtılaşmada sorunlar ve aşırı kanama ortaya çıkar.

Suda çözünen vitaminler

Suda eriyen vitaminler, organizmada depolanmadıkları için daha sık gereksinim duyulur. Bunlar: C vitamini, Tiamin (B1), Riboflavin (B2), Niasin (B3), Pantotenik asit (B5), Piridoksin (B6), Kobalamin (B12), Biotin, Folik asit (folacin) dir.

C Vitamini (Askorbik asit), antioksidan bir vitamindir. Ayrıca demir emilimini de olumlu etkiler. Enfeksiyona karşı etkilidir. Kanser hücrelerini tahrip ederek öldürür. Bağışıklığı güçlendirerek hastaları enfeksiyonlardan korur. Antiinflamatuar etki ve kemikte kalsiyum birikimini sağlayarak ağrı eşiğini azaltır. Enerjiyi artırarak kişinin kendini iyi hissetmesine sağlar. Yetersizliğinde eklem ağrıları, yaraların geç iyileşmesi, varise kadar giden damar problemleri görülür. Enfeksiyonlara karşı kişinin direnci azalır. Diş eti kanaması olur. Kronik hastalıklarda ve kanserde C vitamini düzeyleri çok düşüktür.

B1 Vitamini (Tiamin), karbonhidrat metabolizması için çok önemlidir. Karbonhidratlardan enerji üretilmesine yardımcı olur. Tiamin eksikliğinde iştahsızlık, depresyon, yorgunluk, sindirim rahatsızlıkları, kas ve sinir rahatsızlıkları ve Beriberi hastalığı görülür.

B2 Vitamini (Riboflavin), hücrede enerji oluşumu ve hücre solunumunda önemlidirler. Göz yorgunluğu, katarakt önlenmesi ve tedavisinde gereklidir. Deride kepekleri giderir. Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasına yardımcı olur. Deri dokularının, tırnakların ve saçların oksijen kullanımında rolü vardır. Demir ve B6 vitamini alımına yardımcı olur. Aşırı alkol, en büyük düşmanıdır. Ayrıca antibiyotikler ve sakinleştiriciler de B2 vitamini düzeyini azaltırlar. Eksikliği, hamilelikte bebeğin gelişimine zarar verebilir.

B3 Vitamini (Niasin-Nikotinik asit) enerji metabolizması, nükleik asit, protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasında gereksinim duyulan bir vitamindir. Kan dolaşımını düzenler. Merkezi sinir sisteminin çalışmasına yardımcı olur. Beyin ve hafıza fonksiyonları üzerine etkilidir. İnsülin, östrojen, progesteron ve testosteron sentezi için ortamda yeterli miktarda B3 vitamini olması gerekir. Stres hormonlarının sentezinde de rolleri vardır. Kolesterol sentezini engeller. Ayrıca toksik maddelerin vücuttan atılmasında rol oynar. Gebelikte dikkatle kullanılmalıdır. Yüksek dozlarda saf nikotinik asit mide ülserleri, gut, glokom, diyabet ve karaciğer hastalıklarında sağlık problemlerini arttırabilirler. Niasinin kısmî eksikliği metabolizma yavaşlamasına ve soğuğa dayanıksızlığa yol açar. Aşırı eksikliği insanlarda pellegra adı verilen ve sinir sisteminde fonksiyon bozukluğu, mide-bağırsak sistemi bozukluğu, ishal, zihin bulanıklığı, depresyon, dermatit ve çeşitli cilt lezyonları ile karakterize bir hastalık oluşur.

B5 Vitamini (Pantotenik Asit) hem hayvansal hem de bitkisel kaynaklarda bulunabilir. Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması için gereklidir. Bu vitamin yiyeceklerde yeteri kadar bulunduğu için eksikliğine pek rastlanmaz. Ancak eksikliğinde deride yaralar, saç dökülmesi, sinir sistemi bozuklukları gibi belirtiler görülebilir.

B6 Vitamini (Piridoksin) özellikle protein metabolizmasında çok önemli bir koenzimdir ve birçok nörotransmitterin sentezinde rol alır. İşlenme ve pişirme sırasında kolaylıkla bozulur. Asetil kolin, GABA, serotonin gibi nörotransmitterler için gereklidir. B12 emilimine pozitif etki eder. Ayrıca, magnezyum ve çinko gibi birçok mineralin vücut içindeki işlevlerine de pozitif etki eder. Hemoglobin sentezinde görevlidir. Hamile ve emzikli kadınların piridoksin ihtiyacı artar. Aşırı alkol, sigara ve kan basıncı düşüren ilaçlar eksikliğine neden olur. Eksikliğinde aşırı stres, depresyon, ruhsal dengesizlik ve bozukluklar, nörit (sinir iltihabı), koordinasyon bozuklukları, anemi (kansızlık), göz ve ağız çevresinde ağrılar ve yaralar, zayıf bağışıklık - kolayca hastalanma, kaşıntı, uykusuzluk, baş ağrıları olmak üzere birçok belirti görülür.

B7 vitamini (Biotin, H vitamini) saçlara ve tırnaklara pozitif etkisi vardır. Birçok kozmetik ürününde bulunmaktadır. Yağ, protein ve karbonhidrat metabolizmalarında koenzim olarak görev alır. Aynı zamanda hücre gelişimine katkıda bulunur. Kanın şeker seviyesini ortalama düzeyde tutmaya yardımcı olur. Kemik iliği ve sağlıklı sinir dokuları için gereklidir. Biotin yetersizliğine müdahale edilmez ise çok tehlikeli olabilir. Biotin yetersizliğinde kuru ve pullaşan deri, solgunluk, iştahsızlık, kas ağrıları, kolayca kopan, kırılan saçlar, saç dökülmesi, kellik, aşırı yorgunluk, mide bulantısı ve kusma, depresyon, dil iltihabı ve yüksek kolesterol görülür.

B12 Vitamini kanın oluşumunda, beyin ve sinir sisteminin normal işleyişinde önemli rol oynayan bir vitamindir. Özellikle DNA sentezi ve regülasyonunu etkiler. Aynı zamanda yağ asidi sentezi ve enerji üretimini de etkilemektedir. Alyuvar olgunlaşmasında gereklidir. Sinir uçlarının normal gelişimini kolaylaştırır. Hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardım eder. Doğurganlığı sağlar. Hücre oluşumunu ve uzun yaşamasını sağlar. Yaşlı hastalarda emilimi azalacağından eksikliğinin olma riski de yükselir. B12 vitamini eksikliği beyin ve sinir sisteminde, özellikle ağır ve geri dönüşümsüz hasara neden olabilir. Hastalığın seyri sırasında, sinirlilik, odaklanma ve konsantrasyon sorunları, intihar eğilimleri gibi ruhsal bozukluklar ortaya çıkabilir. Nörolojik belirtilerin süresinin uzunluğu ile tam geri dönüş şansı azalır. Yürüme bozukluğu, kronik yorgunluk, sindirim bozuklukları, baş dönmesi, uyku hali, karaciğer büyümesi, göz bozuklukları, baş ağrıları, huzursuzluk, zor nefes alma, hafıza kaybı, sinirsel bozulmalar, çarpıntı, kansızlık, kulaklarda çınlama, dilde enfeksiyon gibi rahatsızlıklar görülebilir. B12 emilimi bazı ilaçlar ile de etkileşime girerek değişebilir. Alkol, aminosalisilik asit, oral kontraseptifler, kolestipol ve kolestiramin, famotidin, nizatidin ve ranitidin gibi H2-reseptör antagonistleri, proton pompa inhibitörleri, metformin, nikotin, fenitoin, fenobarbital, primidon gibi antikonvülzanlar B12 vitamini emilimini azaltabilir.

B9 Vitamini (Folik asit) UV ve yüksek ısıya duyarlıdır. Çocuklar ve yetişkinler sağlıklı kırmızı kan hücrelerinin üretimi için folik aside ihtiyaç duyarlar. Hamilelikte ihtiyaç % 50 kadar artar. Erkeklerde sperm için gereklidir. Obezite ve tip 2 diyabetin önlenmesinde bir rolü olabilir. Karaciğerde ve kanda kolesterol birikimi azaltabilir. Eksikliğinde DNA sentezi ve tamiri bozulur ve bu kanser gelişimine neden olabilir. Düşük folat düzeyi homosistein birikimine yol açabilir. Dilde iltihap, ishal, depresyon ve konfüzyon görülür. Şizofreni riskini artırabilir. Gelişen embriyoda nöral tüp defektleri olmak üzere birçok sorunlara sebep olabilir.

Mineraller

Vücudumuz sağlıklı kalabilmek için ihtiyaç duyduğu ve vücut içinde yapamadığı besin maddelerinin bir grubu da minerallerdir. Mineraller çok önemlidir. Yetişkin insan vücudunun ortalama % 4- 6’sını mineraller oluşturur. Bunlar vücutta tuzlar, bileşikler ya da iyon şeklinde bulunurlar. Vücudun çalışmasını düzenleyen enzimlerin bileşiminde yer alırlar. Bir bölümü iskelet ve dişlerin yapı taşıdır. Diğer bir bölümü vücut suyunun dengede tutulmasını sağlar. Bazıları da vücutta besin öğelerinden enerji oluşmasında ve zorunlu oksijenin taşınmasında gereklidir. Bazı minerallerin eksilmesi yaşamı tehlikeye atacak kadar riskli olabilir. Zaten vitaminlerden yararlanmak için, besinleri özümsemek için, hormonları üretmek için mineraller gereklidir.

Belli başlı önemli mineraller; Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, iyot, flor, krom, çinko, selenyum, manganez, molibden, bakır olarak sıralanabilir.

Mineral Eksikliği

Bazı dönemlerde kendimizi daha halsiz, yorgun, bezgin, unutkan, zihni dağınık, keyifsiz bir durumda buluruz. Cildimiz, tırnaklarımız bozulur, saçlarımız incelir, yüzümüz çöker, ağrılarımız artar. Belirgin bir hastalığımız olmadığı için, birçoğumuz doktora gitmeyi ihmal ederiz. Bazen bir dostumuzun tavsiyesiyle vitamin, mineral almaya karar veririz.

Doğru zannedilen yanlışlar;

Hep duymuşsunuzdur ' Eğer bir insan normal besleniyorsa, yani yeterince sebze ve meyve yiyorsa dışarıdan vitamin, mineral takviyesine gerek yoktur...'

Bu ilk bakışta doğru gibi gözükmesine rağmen sorgulamamız gerekir. Şu soruyu sormalıyız. " Yediğimiz sebze ve meyvelerin içerisinde bir insanın alması gereken mineral , vitamin ve fito besleyiciler yeterince var mı?"

Doğa böylesine kirlenmeden önce, dünyamızda mükemmel bir mineral dengesi vardı....

Eski toprak diye nitelendirdiğimiz büyüklerimiz kirletilmemiş bir doğada, nadasa bırakılan topraklarda, doğal gübre ve sağlıklı sular kullanılarak,elde edilen ekolojik ürünlerden ve temiz- sulardan besleniyorlardı...

Günümüzde nadasa bırakılan topraklarda, doğal gübre ve sağlıklı su kullanılarak yetiştirilmiş, en uygun vitamin ve mineral seviyesine ulaştığında uygun toplama ve saklama koşullarıyla elde edilen sebze ve meyvelerin evlerimize ulaştırıldığından ne kadar eminsiniz?

İnsanların ' Sürekli semt pazarlarından sebze ve meyve alarak besleniyorum' demelerine rağmen ,bu insanlarda neden vitamin ve mineral eksikliği görülüyor?

Artan hava ve çevre kirliliği, erozyon, ormanların azalması, sentetik gübreler, hormonlar, böcek ilaçları tüm gıdaların içeriğini değiştirmiş durumda.

Ne yazık ki toprağın yapısı her geçen gün bozulmaktadır. Dolayısı ile topraktan elde edilen ürünler besin içeriği itibariyle fakirleşmekte, aynı zamanda gerek çevre kirliliği ve gerekse üretim esnasında kullanılan hormon ve böcek ilaçları nedeni ile toksik hale gelmektedirler.

Doğamız kirlendikçe, bitkilerin yetiştirilmesinde ekolojik ve organik üretim tarzından uzaklaşıldıkça vücudumuzdaki dengeler bozulmakta ve yeni hastalıklarla karşılaşmaktayız.

Bir insanın kendini iyi hissetme hali vücudundaki vitamin , mineral ve fitobesleyicilerin dengede olması ile mümkündür.

Aldığımız gıdalara rağmen performansımız bozuluyorsa, belki de o gıdaları özümsemekte sıkıntı çekiyoruzdur. Bu da genellikle vücudumuzdaki mineral dengesinin bozulmasından kaynaklanır.

Mineral eksikliği birçok önemli ve hayatsal fonksiyonun aksamasına ve ciddi sağlık problemlerine neden olur. Bundan dolayı, mineral eksikliğinden sakınmak için sağlıklı ve dengeli beslenmek, yeteri miktarda kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin sağlıklı su içmek ve gerekli hallerde besin destek ürünleri ile takviye yapmak gerekmektedir.

Vücudun mineral gereksinimi gebelik ve emzirme döneminde, büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda ve spor yapan insanlarda

daha fazladır.

Minerallerin işlevleri;

  • Vücuttaki elektrik akımını yönetirler
  • Yaşamsal faaliyeti düzenleyen enzimlerin ve diğer vücut kimyasallarının oluşmasını sağlarlar.
  • Bedenimizin en önemli düzenleyici yapılarıolan hormonların hormonal faaliyetinde rolleri vardır. 
  • Vücudumuzun temel taşlarını oluşturan proteinler, mineraller sayesinde kullanılır hale gelirler. 
  • Vücut sıvılarını, kan basıncını, pH dengesini mineraller düzenler.
  • Gıdaların sindirim ve özümsenmesi ancak minerallerin faaliyeti ile mümkündür.

Birçok minerallerin özel işlevleri vardır. Bunların bazıları henüz keşfedilmemiştir.

Bazı minerallerin eksikliğinde karşı karşıya kalabileceğimiz rahatsızlıklara bir göz atalım;

Demir; Eksikliğinin çocuklarda ve yetişkinlerde görülen en önemli sonucu anemi olarak da adlandırılan kansızlıktır. Kansızlığa bağlı olarak deri ve diğer dokuların renginin solukluğu, saç dökülmesi, kaşıntı, saç ve tırnaklarda çatlamalar görülebilir. Ayrıca kanın oksijen taşıma yeteneğinin düşmesi sonucu halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, yaraların zor iyileşmesi, dudak kenarlarında yaralar, yutma güçlüğü, soğuk intoleransı da yaşanabilir.

İyot; İyot eksikliği, vücudun enerji santrali sayılabilen, tiroid bezinin ve hormonlarının bozulmasına yol açar. Hipotiroidi olarak bilinen bir hastalığına neden olur. Hipotiroidi kilo alımından, yorgunluğa, uyku bozukluklarına, zihinsel durgunluğa, kısırlıktan erken menapoza kadar bir dizi soruna ve zincirleme hormon bozulmasına, erken yaşlanmaya neden olabilir. İyot eksikliğinde tiroid bezi, hormon üretebilmek için gereken iyotu daha iyi tutabilmek amacıyla hücrelerini büyütür. Guatr olarak adlandırılan bu hastalığı önlemede iyot, en önemli mineraldir.

Kalsiyum: Yeterince kalsiyum alınmaması durumunda vücut kemiklerde depolanan kalsiyumu kullanmaya başlar. Bunun uzun yıllar sürmesi halinde eğer eksilen kalsiyum yerine konmazsa kemikler güçsüzleşir ve kolay kırılır hale gelir. Çocukluk çağında raşitizmin en büyük nedeni kalsiyum eksikliğidir. Ayrıca kalsiyum emiliminin yeterli derecede yapılamaması çocukların diş yapılarında bozulmalara, diş eti sorunlarına yol açabilir. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Duyu kusurları, adalelerde seğirmeler, uyku bozukluğu ve dalgınlık yaşanabilir. Kalsiyum eksikliği ağlama, hırçınlık ve iştahsızlığa neden olabildiği gibi kalsiyum eksikliği, ağrıyan eklemler, kırılan tırnaklar, egzema, yüksek kolesterol, kalp sorunları, yüksek tansiyon, uykusuzluk, kas krampları, sinirlilik, kol ve bacaklarda uyuşma, bağırsak kanseri, diş çürümesi ve kemik erimesine de yol açabilir..

Flor; Flor eksikliği, diş sorunları ve muhtemelen kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun başlıca nedenleri arasında yer alır.

Çinko; İnsan organizmasının büyüme ve farklılaşma gibi pek çok biyolojik sürecine katkı sağlayan çinkonun eksikliğinde çocuklarda bağışıklık sistemi yeterli derecede etkin olamadığı için multisistem hastalıkları görülebilir. Büyüme ve gelişme geriliği oluşabilir. Ayrıca ergenlik çağında cinsel olgunluğa erişememe, enfeksiyonlara dayanıksızlık, cildin bozulması, egzema, sedef hastalığı, yaraların iyileşememesi,iştahsızlık ve kilo alamama, öğrenme ve dikkat eksikliği, zihinsel gerilik, sexüel sorunlar, tat alma duyusunda bozukluk, akne, dermatit, saçlarda incelme ve dökülme gibi cilt sorunları yaşanabilir.Çinko bağışıklık sistemimiz için çok önemlidir ve değerli bir antioksidandır.

Krom; Krom eksikliği halsizlik, kilo fazlalığı gibi sorunlarla kendini gösterir. Kalp ve şeker hastalıklarını, kolesterolü, kas oluşumunu, yağların yakılmasını olumsuz etkiler. Çünkü krom olmadan, insülin hormonu sağlıklı çalışamaz.

Selenyum; Selenyum yağ asitlerinin özümsenmesi için gerekli bir mineraldir. Aynı zamanda tiroid hormonları yapımında da rolu vardır. Eklemleri, göz retinasını ve kan damarlarını korur. E vitamini ile birlikte son derece güçlü antioksidan etki gösterir. Birçok kanser türü, kolesterol ve kalp hastalıkları ile mücadelede selenyumdan yararlanılır.

Selenyum eksikliği, toprağın selenyum açısından zenginliği ile doğrudan bağlantılıdır. Selenyum açısından fakir topraklarda yaşayan ailelerin çocuklarının diğer çocuklara oranla daha yavaş büyümekte oldukları gözlemlenmiştir. Toprakları bu mineral açısından fakir yörelerde selenyumdan zengin yörelere oranla bazı kanser çeşitlerinin sık görülmesi söz konusudur. Eksikliğinde kas yapısında şiddetli bir zayıflık belirir, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyeti Çocuklarda selenyum eksikliği fetal kardiyomyopatiye neden olmaktadır.

Magnezyum; enerji üretimi için gereklidir. Kalp, böbrek, beyin ve karaciğer için çok önemlidir. Magnezyum eksikliğinde; kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, böbrek taşı, kanser, regl öncesi sorunlar, zihin karışıklığı, iştahsızlık, uykusuzluk, migren görülür. Bu mineral kalsiyumun kemiklerde düzgün dağılımı için de gereklidir. Magnezyum yetersizliği birçok enzim sistemini etkiler ve metabolik sonuçları ortaya çıkarır. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları gibi genel belirtiler, öğrenme kapasitenin azalması, dalgınlık, hafıza zayıflığı ile beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, kas seğirmeleri, titremeleri ve kalp çarpıntısı gibi problemler yaşanabilir. Yaşça daha küçük bebeklerde ise havale nedeni olabilmektedir.

Kükürt: Sağlıklı saç,cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur. Bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir. Aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesine ve karaciğerde safranın salgılanmasına yardımcı olur.

Bor:Vücudumuzdaki ve kemiklerdeki kalsiyum,magnezyum ve fosforun muhafazası için gerekli olan bir mineraldir. Bor bu üç mineralin vücutta maksimum şekilde kullanılması ve muhafazasını sağlayan yardımcı mineraldir .

Fosfor: sadece fizyolojik kimyasal reaksiyonlarda yer almakla kalmaz, aynı zamanda vücuttaki bütün hücrelerde bulunur. Normal kemik ve diş yapısı, kalp düzeni ve normal böbrek fonksiyonları için gereklidir.

Sodyum: Bu mineral sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını sağlamak ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum yüksek kan basıncına katkıda bulunur.

Potasyum:Hayati minerallerden biridir. Vücuttaki potasyumun yüzde 98′i hücre içinde bulunur. Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur ve gıdaların hücre içine geçişini sağlar. Potasyumun önemli görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajları iletmesidir. Beyne oksijenin gönderilmesi beyin için önemlidir. Her gün bu mineral vücutta kullanılır ve tekrar yeri doldurulur. Kalbimiz ve vücuttaki diğer kaslarımızın sağlıklı yapısını koruması potasyuma bağlıdır.


Vücudumuz sağlıklı kalabilmek için çeşitli besinlere ihtiyaç duyar. Bazılarını kendisi oluştururken, bazılarını ise besin olarak alma ihtiyacı hisseder. İşte mineraller vücudun kendisinin oluşturamadığı inorganik besinlerdir.
Vücut, gereksinim duyduğu bu mineralleri yeterli miktarda karşılayamazsa dengesiz beslenme sonucu mineral eksikliği; aldığı mineralleri büyük miktarda kaybetmesi sonucu mineral kaybı oluşur.Mineral eksikliği birçok önemli ve hayatsal fonksiyonun aksamasına ve ciddi sağlık problemlerine neden olur. Bundan dolayı, mineral eksikliğinden sakınmak için sağlıklı ve dengeli beslenmek ve fazla miktarda sıvı almak gerekir.
Mineral eksikliğinin en önemli sebeplerinin başında gelen alkol ve sigara dışında; ishal, terleme, idrar söktürücü ilaçlar vb. nedenlerden vücudun sıvı ve mineral kaybetmesidir.
Vücudun mineral gereksinimi gebelik ve emzirme döneminde, büyüme ve gelişme çağındaki çocuklarda ve spor yapan insanlarda daha fazladır.
Bazı dönemlerde kendimizi daha halsiz, yorgun, bezgin, unutkan, zihni dağınık, keyifsiz bir durumda buluruz. Cildimiz, tırnaklarımız bozulur, saçlarımız incelir, yüzümüz çöker, ağrılarımız artar. Belirgin bir hastalığımız olmadığı için, birçoğumuz doktora gitmeyi ihmal ederiz. Bazen bir dostumuzun tavsiyesiyle vitamin almaya karar veririz. Halbuki bir insan normal besleniyorsa, esasında dışarıdan vitamin takviyesine gerek olmaması gerekir. Ancak atladığımız bir şey olabilir. Aldığımız gıdalara rağmen performansımız bozuluyorsa, belki de o gıdaları özümsemekte sıkıntı çekiyoruzdur. Bu da genellikle vücudumuzdaki mineral dengesinin bozulmasından kaynaklanır. Belli başlı önemli mineraller; Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum fosfat , klorid, demir, iyot, florin, krom, selenyum, manganez, magnezyum, kalsiyum, molibden, bakır, silikon olarak sıralanabilir. Aslında bunların sayısı çok daha fazladır.
Mineraller çok önemlidir. Vücudumuz belirli bir vitaminin eksikliğine uzun süre dayanabilir ama bazı minerallerin eksilmesi yaşamı tehlikeye atacak kadar riskli olabilir. Zaten vitaminlerden yararlanmak için, besinleri özümsemek için, hormonları üretmek için mineraller gereklidir.

Minerallerin işlevleri ilginçtir;

  •  Vücuttaki elektrik akımını yönetirler
  •  Yaşamsal faaliyeti düzenleyen enzimlerin ve diğer vücut kimyasallarının oluşmasını sağlarlar.
  •  Bedenimizin en önemli düzenleyici yapıları hormonlardır. Mineraller olmadan hormonal faaliyet mümkün değildir.
  •  Vücudumuzun temel taşlarını oluşturan proteinler, mineraller sayesinde kullanılır hale gelirler.
  •  Vücut sıvılarını, kan basıncını, PH dengesini mineraller düzenler.o Gıdaların sindirim ve özümsenmesi ancak minerallerin faaliyeti ile mümkündür.
  •  Birçok minerallerin özel işlevleri vardır. Bunların bazıları henüz keşfedilmemiştir.

. Vitaminleri, proteinleri anlamaya başlamıştık ama tüm bunların özümsenmesini sağlayan minerallerin önem kazanması, en fazla 30 yıllık, nispeten yeni bir konu. Mineraller sadece konu ve keşif olarak yeni değil, sorun olarak da yeni sayılır. Doğa böylesine kirlenmeden önce, dünyamızda mükemmel bir mineral dengesi vardı. Eski toprak dediğimiz o insanlar, gerçekten o eski topraklardan, ekolojik ürünlerden ve temiz- sulardan besleniyorlardı. Artan hava kirliliği, erozyon, ormanların azalması, sentetik gübreler, tüm gıdaları değiştirmiş durumda. Ne yazık ki toprağın yapısı değişiyor ve gıdalarımız hem fakirleşiyor hem de toksinlerle birleşiyor.Ve doğamız kirlendikçe, vücudumuzdaki dengeler bozuluyor, yeni hastalıklarla karşılaşıyoruz. Kendini iyi hissetme hali ise her şeyden önce, mineral dengesinin araştırılması ve onarılmasıyla başlıyor. Bazı mineral yoksunluklarının ne gibi sorunlara yol açtığına şöyle bir göz atacak olursak, ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Demir;Demir eksikliği, doğrudan doğruya kansızlık demektir. Başka söze gerek var mı?

iyot;İyot eksikliği, vücudun enerji santrali sayılabilen, tiroid bezinin ve hormonlarının bozulmasına yol açar. Hipotiroidi olarak bilinen bir hastalığına neden olur. Hipotiroidi kilo alımından, yorgunluğa, uyku bozukluklarına, zihinsel durgunluğa, kısırlıktan erken menapoza kadar bir dizi soruna ve zincirleme hormon bozulmasına, erken yaşlanmaya neden olabilir.

Florin;Florin eksikliği, diş sorunları ve muhtemelen kemik erimesi olarak bilinen osteoporozun başlıca nedenleri arasında yer alır.

Çinko;Çinko bağışıklık sistemimiz için çok önemlidir ve değerli bir antioksidandır. Çinko eksikliği birçok hastalığa yol açar. Örneğin ergenliğin gecikmesi, zihinsel gerilik, sexüel sorunlar, cildin bozulması, egzema, sedef hastalığı, yaraların iyileşememesi, akneler, dermatit, saç dökülmesi, gece körlüğü, tad alma duygusunun bozulması, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi

Krom;Krom eksikliği halsizlik, kilo fazlalığı gibi sorunlarla kendini gösterir. Kalp ve şeker hastalıklarını, kolesterolü, kas oluşumunu, yağların yakılmasını olumsuz etkiler. Çünkü krom olmadan, insülin hormonu sağlıklı çalışamaz.

Selenyum;Selenyum yağ asitlerinin özümsenmesi için elzem bir mineraldir. Aynı zamanda tiroid hormonları tarafından kullanılır. Eklemleri, göz retinasını ve kan damarlarını korur. E vitamini ile birlikte son derece güçlü antioksidan etki gösterir. Birçok kanser türü, kolesterol ve kalp hastalıkları ile mücadelede selenyumdan yararlanılır. kalsiyumKalsiyum eksikliği, ağrıyan eklemler, kırılan tırnaklar, egzema, yüksek kolesterol, kalp sorunları, yüksek tansiyon, uykusuzluk, kas krampları, sinirlilik, kol ve bacaklarda uyuşma, bağırsak kanseri, diş çürümesi ve kemik erimesine yol açar.

Magnezyum;Magnezyum enerji üretimi için gereklidir. Kalp, böbrek, beyin ve karaciğer için çok önemlidir. Magnezyum eksikliğinde; kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon, böbrek taşı, kanser, regl öncesi sorunlar, zihin karışıklığı, iştahsızlık, uykusuzluk, .migren ağrıları görülür. Bu mineral kalsiyumun kemiklerde düzgün dağılımı için de gereklidir.

Silikon;Bu mineral ülkemizde pek tanınmıyor. Esasında taşlaşmış odundan başka birşey değil ama çok değerli. Bu mineral; vücudun normal gelişmesi, saç sağlığı, derimiz, derimizin gerginliğini sağlayan kollajen doku, tırnaklarımız, eklemler, kemikler, bağ dokusu için gerekli. Son yıllarda Amerikalılar tablet haline getirilen silikon’ları alarak gençleşiyorlar ve bir silikon devriminden bahsediyorlar!

Minerallerin yaşamımızdaki ince rolleri yaratılışın sırları içinde gizli. Bir kısmı deşifre edildi, diğer bir kısmı gizemini korumaya devam ediyor. Ama bakıyorsunuz, sık sık bayılan ve epilepsi zannedilen bir insan, magnezyum takviyesi ile iyileşiveriyor. Şişmanlık krom yardımıyla alt ediliyor; dökülen saçlar, ciltteki kırışıklıklar, silikon alınca düzelebiliyor. Aşırı ilaca yüklenmeden, fazla işleme gerek kalmadan, oyalanmadan, sorun başladığı yerde yakalanıp, çözülüyor… Araştırmacılar ve anti aging uzmanları mineralleri incelemeye devam ediyorlar. Belirli minerallerin eksikliği veya fazlalığında neler olup bittiğini keşfetmek için inanılmaz bir emek sarf ediyorlar. Gıdalar ve ilaçlarla mineral dengesinin düzeltilmesine “SÜPER DİYET” adını veriyorlar ve bu diyetten umutları çok fazla…

Mineral eksikliğinden hangi hastalıklar olur?

 Mineral eksikliği sıkça görülen durumlar arasında yer alıyor. Mineral eksikliği sorunu yaşıyor ve bunun ne gibi sorunlara sebep olağını merak ediyorsanız;

Çinko: İnsan organizmasının büyüme ve farklılaşma gibi pek çok biyolojik sürecine katkı sağlayan çinkonun eksikliğinde çocuklarda bağışıklık sistemi yeterli derecede etkin olamadığı için multisistem hastalıkları görülebilir. Büyüme ve gelişme geriliği oluşabilir. Ayrıca ergenlik çağında cinsel olgunluğa erişememe, enfeksiyonlara dayanıksızlık, iştahsızlık ve kilo alamama, öğrenme ve dikkat eksikliği, tat alma duyusunda bozukluk, akne, dermatit, saçlarda incelme ve dökülme gibi cilt sorunları yaşanabilir.

Demir: Eksikliğinin çocuklarda ve yetişkinlerde görülen en önemli sonucu anemi olarak da adlandırılan kansızlıktır. Kansızlığa bağlı olarak deri ve diğer dokuların renginin solukluğu, saç dökülmesi, kaşıntı, saç ve tırnaklarda çatlamalar görülebilir. Ayrıca kanın oksijen taşıma yeteneğinin düşmesi sonucu halsizlik, yorgunluk, çarpıntı, yaraların zor iyileşmesi, dudak kenarlarında yaralar, yutma güçlüğü, soğuk intoleransı da yaşanabilir.

İyot: İyot eksikliğinde tiroid bezi, hormon üretebilmek için gereken iyotu daha iyi tutabilmek amacıyla hücrelerini büyütür. Guatr olarak adlandırılan bu hastalığı önlemede iyot, en önemli mineraldir.

Kalsiyum: Yeterince kalsiyum alınmaması durumunda vücut kemiklerde depolanan kalsiyumu kullanmaya başlar. Bunun uzun yıllar sürmesi halinde eğer eksilen kalsiyum yerine konmazsa kemikler güçsüzleşir ve kolay kırılır hale gelir. Çocukluk çağında raşitizmin en büyük nedeni kalsiyum eksikliğidir. Ayrıca kalsiyum emiliminin yeterli derecede yapılamaması çocukların diş yapılarında bozulmalara, diş eti sorunlarına yol açabilir. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Duyu kusurları, adalelerde seğirmeler, uyku bozukluğu ve dalgınlık yaşanabilir. Ağlama, hırçınlık ve iştahsızlığa neden olabilir.

Magnezyum: En yoğun olarak kalp, böbrek, beyin ve karaciğer gibi metabolizmalarda olduğu için, magnezyum vücudun enerji üretiminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla magnezyum yetersizliği birçok enzim sistemini etkiler ve metabolik sonuçları ortaya çıkarır. Halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk, uyku bozuklukları gibi genel belirtiler, öğrenme kapasitenin azalması, dalgınlık, hafıza zayıflığı ile beyin fonksiyonlarının etkilenmesi, kas seğirmeleri, titremeleri ve kalp çarpıntısı gibi problemler yaşanabilir. Yaşça daha küçük bebeklerde ise havale nedeni olabilmektedir.

Selenyum: Selenyum eksikliği, toprağın selenyum açısından zenginliği ile doğrudan bağlantılıdır. Selenyum açısından fakir topraklarda yaşayan ailelerin çocuklarının diğer çocuklara oranla daha yavaş büyümekte oldukları gözlemlenmiştir. Toprakları bu mineral açısından fakir yörelerde selenyumdan zengin yörelere oranla bazı kanser çeşitlerinin sık görülmesi söz konusudur. Eksikliğinde kas yapısında şiddetli bir zayıflık belirir, kalp ve damarlardaki esneme kabiliyeti Çocuklarda selenyum eksikliği fetal kardiyomyopatiye neden olmaktadır.

Kükürt: Sağlıklı saç,cilt ve tırnaklar için gereklidir. Oksijen dengesinin muhafazasına yardımcı olur,bu da beyin fonksiyonları için çok önemlidir.

Sülfür aynı zamanda B-grubu vitaminlerinin işlevlerini yerine getirmesine ve karaciğerde safranın salgılanmasına yardımcı olur.

Boron:Vücudumuzdaki ve kemiklerdeki kalsiyum,magnezyum ve fosforun muhafazası için gerekli olan bir mineraldir. Boron bu üç mineralin vücutta maksimum şekilde kullanılması ve muhafazasını sağlayan yardımcı mineraldir .

Fosfor: sadece fizyolojik kimyasal reaksiyonlarda yer almakla kalmaz, aynı zamanda vücuttaki bütün hücrelerde bulunur. Normal kemik ve diş yapısı, kalp düzeni ve normal böbrek fonksiyonları için gereklidir.

Sodyum: Bu mineral sinir ve kas fonksiyonlarının devamı için çok önemlidir. Asıl görevi sıvı pompalanmasını sağlamak ve gıdaların hücre zarından geçişini sağlamaktır. Bol miktarda sodyum yüksek kan basıncına katkıda bulunur.Potasyum:Hayati minerallerden biridir. Vücuttaki potasyumun yüzde 98′i hücre duvarlarının içinde bulunur.

Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur ve gıdaların hücre içine geçişini sağlar. Potasyumun önemli görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajları iletmesidir. Beyne oksijenin gönderilmesi beyin için önemlidir. Her gün bu mineral vücutta kullanılır ve tekrar yeri doldurulur. Kalbimiz ve vücuttaki diğer kaslarımızın sağlıklı yapısını koruması potasyuma bağlıdır.

Adresimiz

 Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
 (0216) 411 95 98
  (0530) 605 36 79
Bağdat Caddesi, Selamiçeşme, Fenerbahçe Mah. 160/1 A BLOK PK : 34726 Kadıköy - İstanbul

Hakkımızda

Dr Remedy "SAĞLIĞINIZ BAŞARIMIZDIR" sloganına esas olmak üzere sizler için hazırladığı, size en uygun programı tespit edip bunu uygulayıp toplumu oluşturan ve oluşturacak bireylere daha anne karnından itibaren sağlık bilinci ve sağlık kazandırarak sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmayı planlar..

Sosyal Medya: