Tiroid bezi iltihaplanması olarak değerlendirilir. Birbirinden farklı başlıca 3 şekli vardır.
-Akut tiroidit
-Subakut tiroidit
-Kronik tiroidit
Akut tiroidit
Mikropların neden olduğu abse yapısında oluşumlar olur. Tiroglossal kanal enfekte olabilir. Ayrıca iyonize radyasyon tedavisi de nedendir.
Subakut tiroidit
Çoğunlukla virüs enfeksiyo nlarına bağlı olarak ortaya çıkar. Tiroid dokusu harap olur. Ateş, halsizlik, boğaz ağrısı görülür. Hipertirodizm ortaya çıkar. Fakat gözlerde bir değişiklik yoktur. Boğaz muayene edildiği zaman hassasiyet vardır ama lokal ısı artışı ve kızarıklık görülmez.
Başlangıçta tiroid bezi harap olduğu için ortama aşırı miktarda tiroid hormonu salgılanır. Kanda T4 ve T3hormonu artar. Sedimentasyon yükselir.
Tedavide anti-tiroid ilaçlar fayda vermez. Zira bu ilaçlar yeni hormon yapımını engeller fakat kana karışan hormonlar üzerine etkili değildir. Hatta hastalığın ileri evrelerinde bez içinde hormon kalmadığı için kan hormon düzeyleri düşer. Tedavide asetaminofen ve ileri olgularda kortizol kullanılır. Aspirin kullanımı tehlikelidir ve yakınmaları artırır.
Hamilelik sırasında da sessiz tiroidit görülebilir.
Kronik Tiroidit
Hipotiroidinin en sık sebebidir. Hashimoto tiroiditi ve lenfositik tiroidit alt grupları vardır. Ağrı yoktur. Ataklar sırasında hipertirioii görülebilir. Guatr hafif derecede mevcuttur. İleri evrelerde gittikçe hipotiroid iyerleşir. Anti-tg ve anti-TPO antikorları yüksek düzeylerdedir. Tedavide TSH supresyonu sağlamak için tiroid hormonu verilir.
Hashimoto hastalığı son yıllarda sık görülmektedir. Sorulan sorular ve tedavi çözümleri için ne yazık ki hala yanlış bakış açısına sahibiz. Hashimoto aslında bir tiroid bezi hastalığı değildir. Etkisini tiroid bezinde gösteren bağışıklık sistemi hastalığıdır. Ne farkı var? diye soran olabilir: Aslında tamamen farklı. Bu bilgi bize doğru tedavi yöntemini gösterecektir. Tedavide önerilen tiroid hormonu hastalığın nedenini ortadan kaldırmaz. Sadece son noktayı ve son noktaya bağlı ardışık olayları düzeltir. Fakat hastalık olduğu gibi kalır. Hatta tedavi edilmediği için gittikçe ilerler. Ameliyet da çözüm değildir. Zira ameliyat ta son noktada oluşan bir değişimi yok eder ama neden vücutta durmaktadır. Neden tespit edilip çözüme kavuşturulmadığı sürece hastalık ilerleyecektir.
Gerçek tedavi hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan madde eksikliklerini CRS ile saptamak, ESG ve DSD ile vücudun durumunu inceleyip beslenme planını düzenlemektir. Physiotron uygulaması hücreleri düzenleyecektir. Bağışıklık sistemini düzenlemek için majör ve minör ozonterapi yapılırken gerekli mikrobesinleri de vermek gerekir.
Dereotu çok faydalıdır. Ayrıca selenyum takviyesi ve omega-3 desteği de tedavide fayda sağlar.
