GUATR

Tiroid bezi boynumuzun ön bölgesinde hemen gırtlağın altında yerleşmiş ve elle hissedilebilen, iki ayrı lobdan oluşmuş kelebeğe benzeyen bir bezdir. Guatr ise tiroid bezinin büyümesidir.   

Tiroid bezinin metabolizmada çok önemli görevi vardır. Salgıladıkları tiroid hormonları, tüm hücrelerin fonksiyonu için gereklidir. Diğer hormonların yapımı dahil, hücre büyümesi ve çoğalmasında da rolü olup, metabolizmanın normal işlemesi açısından vazgeçilmez hormonlardır. Anne karnından itibaren çalışmaya başlayarak, büyüme ve gelişme dahil, zeka fonksiyonları ve tüm fiziksel durumumuzun belirleyicisi olarak rol oynar. Aynı zamanda diğer hormonlarla da etkileşime girerek, onların çalışmasında değişikliğe neden olabileceği gibi, diğer hormonların çalışma bozukluklarından da etkilenir. Beyin gelişimindeki rolü, özellikle az çalıştığı zaman belirgin olarak hissedilir. Ayrıca enerji metabolizmasındaki rolü de kilo arttığı zaman akla gelir. Guatrın tiroid bezinin büyümesi demek olduğunu yukarda söyledim.         Ayrıca bir de nodül denen bir yapı var. Nodül denen yapının ortaya çıkması, guatr ile beraber olabildiği gibi guatr olmadan da görülebilir. Fakat guatr olmadan göründüğü zaman bile, noduler guatr olarak adlandırılır. Bazı kişiler guatr olmadığını, sadece nodül olduğunu ifade etmek için tiroidde tek nodul tabirini kullanırlar. Eğer nodul sayısı birden fazla ise, genelde tiroid bezi de büyümüştür ve guatr vardır. Bu durumda da multinoduler guatr denir. Burada dikkat edilecek nokta, guatr teriminin tiroid bezinin büyüklüğünü yansıtan bir terim olması, fonksiyonunu yansıtmamasıdır. Genelde tiroid bezi, ötiroid denen normal çalışma durumundadır. Buna karşı az çalışma veya fazla çalışma durumu da söz konusu olabilir. Fakat tiroid bezinin fonksiyonu değiştiği zaman, guatr arka planda kalır ve hastalığı adlandırırken fonksiyonunu ön plana alan bir adlandırma sistemi kullanılır. Guatrın ne olduğunu bilmeyen kişiler “ Tiroid hormonlarına baktırdım, ben de guatr yokmuş.” derler.  Fakat bu gerçeği yansıtmaz. Tiroid hormonları düzeyi ne olursa olsun, guatr olabilir veya olmaz. Guatr olup olmadığını söylemek için el ile muayene etmek gerekir. Buradan da şu veriyi çıkartabiliriz. Tiroid bezi gerek fazla, gerekse az çalıştığı zaman tiroid bezi boyutları değişmiştir ve büyümüş olabileceği gibi küçülmüş de olabilir. Gerçekte de hipotiroidi hastalığında, tiroid bezi başlangıçta büyüdüğü halde, özellikle kronik tiroidite bağlı ortaya çıkmışsa, hastalığın ilerleyen evrelerinde tekrar normal boyuta gelir ama burada kalmaz ve gittikçe küçülür. Hipertiroidi denilen hastalıkta ise genelde tiroid bezi devamlı büyür. Hatta Basedow hastalığı denilen, çok sık gözüken cinsinde tiroid bezi büyümesi hastalığın bulgularından biridir. Bununla birlikte başlangıç dönemlerde büyüme arka planda kalabilir veya hissedilmeyebilir. Tiroid fonksiyonlarının dönem dönem azalıp arttığı, bu nedenle hastaların fark etmekte zorlandığı ve Endokrinoloji uzmanına gitmediği sürece genellikle tanı konulamayan tiroidit denilen bir hastalık grubu daha vardır ki, bu durumda da fonksiyonlar ve anatomi çeşitli oranlarda değişmiştir. Burada ilave olarak tiroid hücresi dışında hücreler de hastalığa katılırlar. Aslında bu bağışıklık sistemi hastalığıdır ve hedef doku olarak tiroid bezini etkilemiştir. Diğer organları da ya etkilemiştir veya etkilemektedir veya bir süre sonra etkileyecektir. Tiroid bezinde görülmesine rağmen bu hastalığı farklı sınıflandırıyorum. Bir de fonksiyonların genelde değişmediği, guatrın olmayabileceği ama en az 1 nodulun olduğu ve hücrelerin değiştiği bir hastalık var ki, buna kanser diyoruz. Burada farklı hücre türlerinin etkilenmesine göre papiller, folliküler, anaplastik ve medüller kanserler söz konusudur. Kanserde tanı, genelde tesadüfen farkedilen bir nodule biopsi yapılması ile konur. Görünürde hiçbir problem olmayabilir. Ağrı ve sızı gibi şikayetler olmaz. Genç erkeklerde nodül olması beklenmediği için görüldüğünde daha dikkatli olmak gerekir. Fakat ileri yaşlarda erkeklerde ortaya çıktığı zaman daha tehlikeli bir gidişat beklenir. Benzer şekilde de kadınlarda belirli bir devre olmadıktan sonra ilerde ortaya çıkması bizi biraz daha düşündürmelidir. Nodullerin büyüklüğü de bizi alarm durumuna geçirmelidir. Nodul çapı büyüdükçe malignite olasılığı artar. Genelde 1 cm altında olan nodullerde kanser olsa bile daha iyi bir gidişat söz konusudur. 3 cm çapını geçen nodullerde büyüme hızlı fazla ise veya nodül 4 cm çapını geçmişse malignite olasılığı çok yüksektir. Fakat bunun dışında büyüklüğü ne olursa olsun hızla büyüyen bir nodül olduğunda zaman kaybetmemek gerekir. Burada yapılan hata eski sonuçlarla karşılaştırma yapmadan "Senin nodülün fazla büyük değil." demektir. Çok değerli zaman kaybına yol açar. Bir de çok önemli bir konu daha vardır. Biopsi kanser olduğunu gösterir ama olmadığını göstermez. Size ilk duyduğunuzda biraz ters gibi geliyor ama kendinizi bu şekilde şartlandırdığınız için zihniniz böyle düşünüyor.Biopsi sadece bir noktadan değil, mümkün olduğu kadar bir çok noktadan ve özel bir  teknikle yapıldığında atlama olasılığı azalır. Aksi takdirde bir noktadan yapılan biopsi negatif sonuç verdiğinde kişi kanser olmadığı zannına kapılabilir. O nedenle biopsi negatif sonuçlansa bile, el ile yapılan muayene çok önemlidir ve malignite düşündürüyorsa biopsi tekrarlanmalıdır. Guatr tedavisinde genelde iki alternatif düşünülür. Birincisi tiroid hormonu vererek bezin çalışmasını durdurmaktır. Bu özellikle nodülün olmadığı veya otonomi kazanmadığı durumlarda etkilidir. Bununla birlikte bu tedavi yöntemi dahi sebebe değil, sonuca yöneliktir. Oysa guatr olmasını sağlayan madde eksiklikleri CRS ile saptanıp tamamlansa daha iyi bir çözüm olacaktır. Fakat zihinsel olarak buna hazır olmayınca çözüm olarak da çaresizlik ve alışılagelmiş kabul edilir.  Diğer alternatif de ameliyat etmektir. Fakat nodül olmayan olgularda kesinlikle ameliyetı önermiyorum. Nodül olan olgularda da malignite olasılığına göre karar vermek gerekir. Fakat her halikarda CRS, ESG ve DSD ile inceleme neden ve süreç konusunda fayda verecektir. Beslenme planı hazırlanacaktır. Physiotron uygulaması ve gerekli olgularda çakra düzenlemesi yapılabilir. Duyguların kontrolu ve ifade zorluğu üzerinde çalışma yapılabilir. Gerekli olgularda frekans uygulamasına başvurulabilir.

Adresimiz

 Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
 (0216) 411 95 98
  (0530) 605 36 79
Bağdat Caddesi, Selamiçeşme, Fenerbahçe Mah. 160/1 A BLOK PK : 34726 Kadıköy - İstanbul

Hakkımızda

Dr Remedy "SAĞLIĞINIZ BAŞARIMIZDIR" sloganına esas olmak üzere sizler için hazırladığı, size en uygun programı tespit edip bunu uygulayıp toplumu oluşturan ve oluşturacak bireylere daha anne karnından itibaren sağlık bilinci ve sağlık kazandırarak sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmayı planlar..

Sosyal Medya: